ŞANYÜ METE HAN’IN AKINLARI

Merhabalar. Bengü mutluluk dileklerimle…

Bir önceki yazımızda Şanyü Mete Han’ın tahta geçiş sürecini, bu süreç içerisindeki iç ve dış siyasi durumunu ele almıştık. Şimdi ise Mete Han’ın gerçekleştirmiş olduğu akınları sebepleri ve sonuçlarıyla birlikte ele alacağız. Mete Han’ın bu akınlarını sebep-gelişme-sonuç olarak anlatacağımız için yazımız biraz uzun olacak. Bu yüzden sıkıcı olmaması için belirli başlıklar altında parça parça anlatacağız.

Hatırladığınız üzere Mete, emrindeki tümen ile beraber bir ihtilal yapıp babası Tuman Han’ı ok ile öldürmüş, ardından üvey annesini, küçük kardeşini ve kendisine itaat etmeyi kabul etmeyen devlet büyüklerinin hepsini ortadan kaldırmıştı. Devlet içinde de birçok düzenleme yapmıştı.

Mete, Hun dilinde “sonsuz, genişlik, yücelik, ululuk” ifade eden ve 6 asır Asya Türk devletlerinde kullanılan Tanhu(sonradan Şanyü) unvanını alıp güçlü bir şekilde tahtın sahibi olmuştu. Fakat bir önceki yazıda belirttiğimiz gibi Mete’nin tahta çıktığı bu dönemde doğuda Tung-hu’lar, batıda Yüe-çi’ler Hun’lardan güçlü idi. Güneyde ise ünlü Çin sülalesi imparatoru Şihuangti ölmüş, Çin’de iç karışıklıklar baş göstermişti. Orta Asya ve Türkistan’da Kavimler dağınık bir halde idi.

hunlar-derss-net
Çin seddi üzerinde Hun askerlerinin Çinli askerler ile verdiği savaşın bir tasviri

Mete Han’ın Tung-Hu Akını

Mete Han’ı, tahta yeni çıkması sebebiyle Tung-hu’lar iyi tanıyamamışlardı. Bu taht değişikliğinin de etkisiyle Tung-hu’lar Mete Han’ı ve devletini küçümsemekteydi. Bunu da Tung-hu’ların Mete Han’dan isteklerine bakarak anlıyoruz:

Tung-hu’lar Mete Han’a elçi gönderip babası Tuman’ın o çağlarda sahip olduğu 1000 mil koşabilen atını istemiş, devlet adamlarının böyle bir isteğe karşı çıkmasına rağmen Mete bu atı onlara vermişti. Mete’yi daha da kızdırmak isteyen Tung-hu’lar bu sefer Mete’den hatunlarından birini ister. Devlet adamları yine bu isteğe karşı çıksa da Mete, bu isteği de gerçekleştirir. Bu sefer iyice gurur ve küstahlığa kapılan Tung-hu’lar ordularıyla batıya yürüdü. Mete Han’a yine elçi gönderip ondan bu sefer de aralarında bulunan bin mil kadar olan araziyi istediler. Bunun üzerine Mete çok kızdı, “Toprak, devletin temelidir. Nasıl olur da verilir?” dedi ve bu toprağı verme düşüncesinde olan devlet adamlarını da idam ettirdi. Ardından savaş hazırlıklarını tamamlayıp birdenbire Tung-hu’lar üzerine doğru doğu akınına çıktı. (Bu metin, Çin kitaplarında yer almış yarı yarıya efsanevi bir metindir.) At ve Hatun kendisine aitti fakat toprak şahsına ait değildi, devletindi.

Mete Han ve ordusu, hiçbir savaş hazırlığı yapmaya fırsat bulamayan Tung-hu’ları kolaylıkla kılıçtan geçirip yok etmişlerdir. Kılıçtan kurtulanlar ise Pekin’in kuzeyinde bugün Karçin denilen vilayetteki büyük dağların derin vadilerine sığınarak canlarını kurtarabilmişlerdir. Tung-hu’ların hükümdarı öldürülmüş, çok sayıda esir ve hayvan ele geçirilmişti. Tung-Hu’lardan geriye kalan kavimler üzerinde hakimiyet kurulmuş, yıllık vergiye bağlanmışlardı. Hun’ların sınırı doğuda Peçili’ye kadar genişlemişti.

Hun akını sırasında kılıçlardan kurtulmuş Tung-hu kökenli kavimler, dağların derin vadilerine sığınmışlardı demiştik. Bu kavimler sığındıkları dağların adlarını aldılar. Artık bu iki kavmin adı Sienbi ve Wuhuan oldu.

Bu kavimler Mete Han’ın bu akınlarını uzun yıllar unutamamışlardır. Özellikle Wuhuanlar, Hun’lara karşı intikam duygusu beslemiş, Hun hükümdarı İ-yen-t’i Şanyü zamanında(M.Ö. 85-68) yeniden güçlendikleri sırada Hun hükümdarlarının mezarlarını bozmuşlardı. Bunun üzerine İ-yen-t’i Şanyü, 20.000 kişilik bir ordu gönderip Wuhuanları yenmiştir.

Mete’nin Bu Proto-Moğol Tung-hu’lara yaptığı akının hatıraları M.S. 907-1125 arasında yaşamış olan Hıtay devletinin tarihlerinde de yer almıştır. Anlaşılan Mete’nin hatıraları 10. ve 12. yüzyılda bile anılıyordu.

Mete Han doğu akınını ani bir şekilde yapmış olmasına karşın zafer kazanmıştı. Başlangıçta Tung-hu’ların isteklerini gerçekleştirmiş, onlara karşı öfkeye kapılıp iradesini kaybetmemiş, devletini komşu bir devlet ile hemen savaşa sürüklememişti. Fakat Tung-Hu’ların, devletinden toprak istemesi üzerine Mete, toprağın devletin temeli olduğunu ifade ederek bu isteği reddetmiş, doğu akınına çıkmıştı. Bu da Mete Han’ın toprak konusunda asla taviz vermeyecek bir hükümdar olduğunun göstergesidir.

Mete Han’ın Yüe-Çi Akını

Yüe-çi’lerin Hun’lardan güçlü bir devlet olduğunu Tuman Han’ın, oğlu Mete’yi onlara rehin olarak göndermesinden ve Yüe-çi’lerin Hun’ları küçümsemesinden anlıyoruz. Bu sırada Yüe-çi’ler Çin’in kuzeybatısında bulunan Kansu’da bulunmaktaydılar. Batı sınırları da Tanrı Dağları’nın doğusuna kadar uzanıyordu. Uzakdoğudan batıya giden kervan yollarının hepsi de Yüe-çi’lerin bulunduğu Kansu bölgesinden geçmekteydi. Ayrıca Yüe-çi’ler Kansu’nun bereketli topraklarında oturuyorlardı. Yani Yüe-çi’ler güçlü olmanın yanında aynı zamanda varlıklı ve zenginlerdi.

Mete Han Doğu Akınından sonra yurduna dönüp hazırlık yapmış, ordusunu dinlendirmişti. Şimdi akın sırası Batıda idi.

Mete Han, ordusunu batıya çevirdi. Yüe-çi’ler ile korkunç bir savaş gerçekleştirdi. Savaş sonrasında Yüe-çi’ler bu korkunç düşmanları ile komşuluk etmekten vazgeçerek batıya ilerlemiştir. Daha sonraki yıllarda Mete’nin oğlu Lao-shang Han ise Yüe-çi Kralını öldürüp kafatasından içki kasesi yapacak, böylece Yüe-çi’lerin batıya olan büyük göçleri başlayacaktı.

Mete Han’ın 1. Çin Akını

Tung-Hu ve Yüe-Çi akınlarından sonra Mete Han şimdi de yönünü Çin’e doğru çevirmişti. Peki buna sebep olan şey neydi?

Çinliler ile Hunlar arasındaki M.Ö. 270 tarihli belirlenen sınır M.Ö. 215’ten sonra Çinliler tarafından bozulmuş, Çin’in kuzeyinde Hunların eski otlak yerleri Çinli general Meng T’ien tarafından Hunların elinden alınmıştı. Böylece Hunlar kuzeye doğru itilmiş ve Gobi çölünün gerisine çekilmek zorunda kalmışlardır. Mete tahta çıktığında ve Çin’e yöneldiğinde bu eski kan ve toprak davası söz konusu idi. Ayrıca Çin sülalesi de iç karışıklıklar ile uğraşıyordu. Mete Han için bu fırsat kaçırılmayacak derecede önemliydi.

Mete Han’ın bu ilk Çin akını Lou-Fan, Fu-shih ve Chao-na’ya olmak üzere 3 yönde gerçekleşmiş, bu akın sırasında Çin sülalesine karşı sadık ve bağlı olmayan Çin krallarından da destek görmüştür.

Bu akında Mete Han, Çinli general Meng T’ien’in Hunlardan almış olduğu toprakların hepsini tekrar geri almış, Ticari ve askeri yolları ele geçirmiş, ülkenin doğu sınırlarını genişletmişti.

DSC_0658
Mete Han’ın 1. Çin Akınında Çinlilerden geri aldığı araziler, taralı olarak gösterilmiştir.

Mete Han’ın Kuzey Ve KuzeyBatı Akını

Mete Han, Çin’e 2. akını düzenlemeden önce Kuzey ve Kuzeybatıyı güvence altına alabilmek için bir akın daha yapmıştı. Bu akının tarihi M.Ö. 203 olarak söylenmektedir. Çin tarihleri, Mete’nin Çin Hanedanı yerine kurulmuş olan Han Hanedanı İmparatoru Kao’yu nasıl kuşattığını anlatmadan önce, Mete’nin beş kuzey akınından kısaca bahseder. Hunlar tarafından idare altına alınan bu ülke veya kavimlerin adları Hun-yü, Ch’üshe(Kuça), Ting-ling, Ke-kun(=Kırgız) ve Hsin-li idi.

Mete Han’ın 2. Çin Akını

Mete Han, 1. Çin Akını ile beraber babası Tuman Han zamanında kaybedilen Çin’in kuzeyindeki toprakları geri almıştı. Bu akında Mete Han’ın amacı Çin’i zapt etmek değildi. Sadece M.Ö. 270’teki sınırları tekrar sağlamıştı. Mete’nin 1. Çin Akınında Kuzey Çin’de yaşayan birçok Çin kral ve beyleri, eski Çin sülalesinin yerine geçmiş olan Han sülalesine (M.Ö. 209- M.S.220) karşı Mete Han’ın tarafına geçmişti. (Han Sülalesi aynı zamanda Çin’i birleştiren ilk hanedan olma özelliğini taşır.)

Hun saldırılarına karşı İmparator Kao-tsu, sınırların güvenliğini sağlaması için Han bölgesi kralı Hsin’i M.Ö. 201 yılında Ma-i bölgesine gönderdi. Aynı yılın sonbaharında Mete tarafından kuşatılan Hsin’in Hunlar ile barış için birkaç defa elçi gönderdi. Hunlar ile olan bu ilişki yüzünden Han bölgesi kralı Hsin, Han hanedanı İmparatoru Kao-tsu tarafından hain ilan edildi. Öldürüleceğinden korkan Hsin ise Ma-i şehrini Hunlara teslim edip Hunların tarafına geçti. Ayrıca Tai-yüan şehrinin ele geçirilmesinde de yardımcı oldu.

Bundan hiç hoşlanmayan İmparator Kao-tsu Hunlarla savaşa karar verdi. 320 bin kişilik ordusu ile Pin-ch’eng’a(Ta-tung)’a kadar ilerledi. (Bu Çin ordusunda atlı birliklerin de bulunmasına karşın Çin ordusundaki asıl birlik yaya kuvvetleri idi.) Mete Han, asıl birliklerini Çinlilerden gizliyor, Hun öncü kuvvetleri ile İmparator Kao-tsu’yu oyalıyordu. Mete Han’ın asıl amacı Hun öncü birlikleri ile Çinlilere Türklerin meşhur taktiği olan sahte ricat taktiğini uygulamaktı. (Geri çekilme gibi gözüken, fakat düşmanı asıl birliğe çeken bir tuzak taktiğidir.)

soldats-moyen-age-6-21-728
Hun askerlerinin bir diğer özelliği de geri çekilirken bile at üzerinde geriye dönüp ok atabilmesiydi. Bu hareket Türklere özgü bir hareketti.

İmparator Kao-tsu bu tuzağın farkına vardığında asıl birlikleri olan yaya kuvvetleri geride kalmıştı ve komutasında bulunan atlı birlikler ile tuzağa çekilmişti. Yani İmparator Kao-tsu için artık her şey çok geçti. Çünkü Mete Han, İmparator Kao-tsu’nun ordusunun tamamı gelmeden onu Pe-teng yaylasında sıkıştırdı ve 7 gün boyunca kuşatma altına aldı. Fakat Mete Han, eşinin “Çin büyük ülke, fethedilse bile kontrol altında tutulamaz” şeklindeki telkini üzerine kuşatmayı bir taraftan çözmüştü. Zor durumda kalan İmparator Kao-tsu da bunu fırsat bilip kaçmıştı.

Bu işin altında yatan başka bir önemli olay daha vardı. Burada kuşatma altında bulunan İmparator Kao-tsu, bir kurtuluş yolu bulmak ve Mete Han ile arasında arabuluculuk etmesi için Mete Han’ın eşine gizli olarak rüşvet gönderip onunla anlaşma yapmıştı. Mete Han’ın eşi de kuşatmanın kaldırılmasında ve İmparator Kao-tsu’nun kurtulmasında etkili olmuştu.

Netice olarak Han sülalesi imparatoru Kao-tsu, ağır tavizler vererek Mete Han ile anlaşma yapmak zorunda kalmıştı. Bu, Hunların Çinlilerle yaptığı ilk antlaşmaydı. Artık Hunlar, Çinlilere askeri açıdan üstün olduklarını hissettirmişlerdi. İmparator Kao-tsu, Hunlara yıllık vergi ile beraber yiyecek ve ipek vermeyi kabul etti.

Orta Asya Ve Türkistan Akını

Mete Han tarafından yapılmamış olsa da önemli bir akındır. Bu akın hakkında bilgileri Mete Han’ın Çinlilere gönderdiği bir mektuptan anlamaktayız. Tabi bu mektubun öncesinde Çin sınırını izinsizce geçen Hunların Sağ Bilge Prensi, Çinliler tarafından Mete’ye şikayet edilmişti. Mete de buna cevaben mektubunda şunları yazar;

(İzinsiz Çin sınırına girmesinden dolayı), Sağ Bilge Prensimi cezalandırdım. Batıya, Yüe-çi’leri arayıp taarruz etmesi için gönderdim. Tanrının lütfu, subay ve askerlerimin üstün yetenekleri, atlarımın gücü ile Yüe-çi’leri ezerek hemen yendi. Onların hepsinin başını kesti, öldürdü, veya teslim aldı.

“Loulan, Wusun, Hu-chieh ile onların komşuları olan 26 krallığı idarem altına aldım.

Onların hepsi Hun oldular. Yay çeken (okçu) kavimlerin hepsi tek bir aile halinde birleşti. Kuzey eyaleti, böylece idarem altında kesinlikle kuruldu.

Bu mektuptan da anlaşılacağı üzere akınlar sırasıyla Yüe-çi’ler, Wusunlar, Hu-chiehler(Uygurlar?), 26 krallık veya devlet(Doğu Türkistan’da) üzerinde olmuştur. Loulan, Wusun, Hu-chieh ile Doğu Türkistan’daki 26 krallık Mete Han’ın idaresi altına girmiştir.

DSC_0654.JPG

Sonuç

Bu akınlar sonrasında Hun İmparatorluğunun sınırları doğuda Kore’ye, kuzeyde Baykal gölü ve Ob, İrtiş, İşim nehirlerine, batıda Aral Gölüne, güneyde Çin’de Wei ırmağı – Tibet yaylası – Karakurum dağları hattına ulaşmıştır. Bu tarihlerde Hunların idaresinde olmayıp da Hunlara tabi olanlar arasında Moğollar, Tibetliler, Tunguzlar ve Çinliler de vardır.

DSC_0656
Büyük Hun İmparatorluğu’nun sınırlarını gösteren bir harita.

Yıllar boyunca devletinin bağımsızlığı için çaba göstermiş, Kavimleri bir çatı altında toplayarak bir birlik oluşturmuştu. Mete Han, Hun İmparatorluğunun mimarı idi.

buyuk_hun_imp1
Mete Han ve Büyük Hun İmparatorluğu Anısına Bastırılan Bir Posta Pulu

Mete Han M.Ö. 174 yılında hayatını kaybetti. Yerine ise oğlu Chi-Yü(veya Ki-Yok) tahta çıktı. Unvanı ve lakabı, “Yaşlı ve üstün” anlamına gelen “Lao-Shang” idi.

Bir Sonraki Yazımızda Görüşmek Üzere,

Esen Kalın…

Kaynak:

  • Bahaeddin Ögel – Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi 1.cilt – TTK Yayınları – 2. Basım – 2015
  • Ahmet Taşağıl – Kök Tengri’nin Çocukları – Bilge Kültür Sanat Yayınları – 5. Basım – 2015
  • İbrahim Kafesoğlu – Türk Milli Kültürü – Ötüken Yayınları – 38. Basım – 2015
  • Hüseyin Nihal Atsız – Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar – Ötüken Yayınları – 6. Basım – 2015

Leave a comment

Create a website or blog at WordPress.com

Up ↑